26 Mart 2015 Perşembe

ERGENLİK DÖNEMİ  
Hayatımızdaki en önemli varlıkların, çocuklarımızın zorlu dönemeçlerinden biridir ergenlik. Ergenlik büyüme çağı değildir, büyüme çağının sadece bir parçasıdır. Çocuklukla yetişkinlik arasında ki dönemdir. Kişinin çocukluktan çıkıp yetişkin olma yolunda ilerlediği, cinselliğini tanıdığı ve keşfettiği, bir durum, bir tutum, adeta bir yaşam tarzıdır. Ergenlik bireyin anne-baba denetiminden çıkıp bagımsızlığını kazanmasına kadar sürer.
Kızlarda ergenliğe giriş ilk adet görmeyle başlar, günümüzde kızların ortalama ergenliğe giriş yaşı 13 tür. Erkeklerin ergenliğe giriş yaşı da ortalama 13 tür. Kızlarda hem ergenlik hem de hızlı boy atma erkeklerden önce başlar. Bu yüzden 11-14 yaşındaki kızlar genellikle kendi yaşlarındaki erkeklerden daha uzun ve daha ağır olurlar. Erkeklerde hızlı boy uzaması hem daha geç başlar hem de daha geç biter. Kızların fıziksel gelişimi en geç 20 yaşında biter; hatta Doğu ülkelerinde kızlarda büyümenin üst yaş sınırı l6-17'ye iner. Oysa erkeklerin fıziksel gelişimi ve boylanmaları 23-25 yaşlarına kadar sürebilir.
Ergenlik nasıl bir dönemdir?  
Ergenliğin ilk yıllarında ana- babaların çocukları hakkında genellikle şöyle konuştukları görülmektedir. Asi, hırçın, evde huysuz, dışarıda sıkılgan, durgun ve dalgın, sorumsuz kendi başına buyruk, alıngan ve karamsar, ters ve olur olmaz şeye ağlıyor, ders çalışmıyor, kaide ve kuralları tanımıyor, küstah konuşmalar yetişkinleri kaygılandırıcı ama ergenliğin ilk yılları için normal sayılabilecek davranışlardır.
Çünkü ergenlik; 
• Ergenlik adeta bir savaş dönemidir. Fizyolojik açıdan; hormon savaşlarının yaşandığı, psikolojik açıdan; kişilik ve kimlik savaşlarının yaşandığı hayatımızın en zor dönemidir.
• Her yaşta uyum, duygusal gerginliği de beraberinde getirir. Çünkü yeni durumlara uyum, hem zihinsel, hem de davranışlarda değişikliği gerektirir. Ergenlik duygusal gerginliğin yogun oldugu bir dönemdir.
• Bireyin duygularında istikrarsızlığın görüldüğü bu dönemde, birgün çok mutlu ve enerjik olan gencin ertesi gün mutsuz ve içine kapanmış olduğuna sıkça rastlarız.
• Ergenlik dönemindeki birey duygularını çok dolu ve coşkulu yaşar. Bu coşkuyu mimik ve hareketlerinde ve ses tonlarında hissedebiliriz.
• Yine ergenlik, karşı cins ve gelecekle ilgili hayallerin çok yogun kurulduğu bir dönemdir.
• Bu dönemde gençler çogu zaman yalnız kamak isterler. Kendisi ile başbaşa kaldığı zamanlarda tutum ve davranışlarının ve üstlendiği rollerin muhasebesini yapar.
• Ergenlik dönemindeki gençlerde yorgunluk ve çevreye karşı ilgisizlik çok sık görülür.Ergenlik vucut enerjisinin çokça büyümeye harcandığı bir dönemdir.
• Bu dönemde yeni şeyler deneme merakı çok artar, Genellikle ergenler büyüklerin dünyasına ait şeyleri denemek ister. (makyaj yapma, içki, sigara, araba kullanma, v.b.)
• Ergenlerde bedensel değişime karşı çekinme olabilir. Kendilerini saklamak isteyebilirler.
• Ergenlik zaman zaman öfke patlamalarının yaşandığı bir dönemdir.
Ebeveynler nasıl davranmalı?  
• Bu zorlu dönemde en büyük iş ailelere düşüyor. Bireyin fark edilme ve takdir edilme ihtiyacının yogun oldugu ergenlik döneminde, bu ihtiyacı aile içerisinde gideremeyen genç, farklı ve yanlış arkadaş gruplarında bu ihtiyacını giderme yolunu seçebilir.
• Ergenlik dönemi, zaten zor bir dönem geçiren gençler için çocuklukta sağlanamayan eğitim ve otoritenin, yada baskıcı bir aile yapısının hayata geçirilebileceği bir dönem değildir. Aksine sevgi ve sefkatin eksik edilmemesi gereken bir dönemdir.
• Bu dönemde bireylerin yaşadığı özgüven problemleri, karşı cinsle yakınlaşmada yaşanan problemler, okul ve aile içi problemlerle depresyonlarda artış görülür. Ebeveynlerin çok hassas olması gereken bir dönemdir.
• Arkadaşların ve arkadaş gruplarının çok önem kazandığı bu dönemde, ergen bireyin
arkadaşları tanımadan eleştirilmemelidir. Görüşmesinde sakınca gördüğünüz arkadaşlarını evinize davet edip, onlarla zaman geçirip, arkadaşındaki yanlış tutum ve davranışları çocugunuza anlatarak ve onu da ikna ederek, görüşmemesini istemeniz dogru bir yaklaşım şekli olacaktır.
• Yine bu dönemde fark edilmek ve birey olduğunu ispatlama çabası içinde olan gençleri, aile konularına dahil etmek, aile kararlarında onada söz hakkı vermek ve fikir alışverişinde bulunmak yararlı olacaktır.
• Gençlerin sinirli ve gergin olduğu zamanlarda onlarla konuşmaya çalışmak yararsızdır. Böyle durumlarda gencin sakinleşmesi beklenmelidir.
• Yine bu dönemde evdeki genel ortamın gergin olmamasına dikkat edilmeli ve gençlere gereksiz nasihatlardan kaçınılmalıdır.
• Ergen ailesi tarafından sevildiğinden, anlaşıldığından ve değer gördüğünden emin olmalıdır.
Herkese mutlu bir yaşam diliyorum.
İsmail Sönmez 
Psikolojik Danışman

Nasıl MUTLU OLURUM?

Hiç düşündünüz mü ?
Bugünü mü yaşıyorsunuz?
Pişmanlıklarla dolu geçmişinize mi takılıp kalmışsınız?
Ya da güzel hayallerle dolu bir geleceği düşleyerek mi yaşıyorsunuz?
Geçmişimiz ve geçmişte yaşadıklarımız bizi biz yapan, bize değer ve anlam katan, duygu, düşünce ve yaşantılardır.
Araştırmalar, insanların geçmişine yönelik olumsuz deneyim ve yaşantılarını olumlu yaşantılara oranla daha sık hatırladıklarını ortaya koyuyor. Örneğin genelde başarılar yerine başarısızlıklar hatırlanıyor. Buda bize geçmişimizle ilgili, yaşadıklarımızla ilgili, kötü olan şeylerden haberdar olmanın, yaşananların farkında olmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Unutmayın ki; geçmişi ile hesaplaşmasını tamamlayamayanlar, kendilerine güzel ve mutlu bir gelecek hazırlayamazlar.
Peki mutluluk nedir? Hiç düşündünüz mü?
. Anlamlı bir hayat yaşamayı, zamanı,yeteneklerimizi ve potansiyelimizi iyi kullanmayı, kendi şeçtiğimiz hedefleri takip etmeyi içeriyor.
Mutluluk acıyı yaşamaktan kaçınmak değil, tam tersine mutlu olabilmek için olumsuz duygularla ve geçmişimizle yüzleşmemiz gerekiyor. Olumsuz duyguların altında ezilmeden, hayatla daha güçlü mücadele etme yolculuğu belki de mutluluk.
Bugün,şimdi,burada mutlu isek kendimize mutlu bir gelecek hazırlayabiliriz. Bugün, şimdi mutlu olmayanların mutlu bir gelecek hayali kurmaları gerçekçi değildir.
‘’Eğer kilo verirsem.....’’, ‘’eğer bir sevgili bulursam...’’, ‘’eğer iş bulursam...’’, ‘’eğer araba alırsam....’’ gibi düşüncelerle mutluluğu çeşitli koşullara endekslemek bize hiçbir zaman mutluluk getirmeyecektir. Mutluluk getirecek bu koşullara ulaşmak çoğu zaman mümkün olmadığı gibi, bu koşullara ulaşsak bile vereceği hazlar kısa süreli olup, eski ruh halimize dönmemiz kaçınılmazdır. Örneğin, ilk zamanlarda bize çok zevk veren yeni bir araba, ev ya da sevgili zamanla cazibelerini kaybederler.
Esas olan kişinin özgün yetenek ve potansiyellerini kullanarak ve kendini geliştirerek mutluluğu ve mükemmelliği aramasıdır. Bu arayış mutluluğu zevk ve huzurun ötesine taşıyan, kişisel gelişimi de kapsayan bir anlayış.
Kişilik özelliklerimiz ve hayata bakış açımız mutluluğumuzu etkileyen en önemli faktörler. Herkesin sandığı gibi mutluluk yaş, cinsiyet, etnik köken, gelir düzeyi ile çok ilgili degildir. Bunlardan çok kişilik özelliklerimiz ve onun sebep olduğu hayata bakış açımız önemli bir faktördür mutluluk arayışında. Nevrotik (asabi,gergin,hassas) bir insanla, dışa dönük,sosyal,kendi ile barışık bir insanın olaylara vereceği tepkileri ya da hayatı algılayışlarını karşılaştıracak olursak: nevrotik kişiliktekiler daha hızlı olumsuz tepki vererek durumlarla ve hayatla baş etmekte zorlanırlar.
Diğer insanlarda sürekli şikayet eden ve endişelenen bir tarzı olan bu kişilerden uzaklaşma eğilimi gösterir. Diğer yandan diğer kişilik yapısındaki insan hayatla ve olaylarla daha güçlü başa çıkma mekanizmalarına sahiptir. Sakin, huzurlu ve sosyal ilişkileri kuvvetlidir. İnsanlarla yakın ilişkiler kurması ve mutlu olması daha kolay ve olasıdır.
Şimdi kendimize sormamız gereken esas soru şu; bugün, şimdi mutlumuyum ?
Eğer ki bu soruya içtenlikle EVET cevabını veremiyorsanız, kendiniz için birşeyler yapın.
İsmail Sönmez 
Psikolojik Danışman(TRT Kent Radyo'da sohbetimizden)

11 Mart 2015 Çarşamba

Koç nedir?

11.03.2015 tarihinde İzmir Gelişim Akademisi kurucusu yaşam koçu ve kişisel gelişim uzmanı Levent Zeren TRT Kent Radyo'da konuğum oldu. Görüşmemizden özetler:
Uluslararası Koçluk Federasyonu, danışanı kendi kişisel ve mesleki hayatının uzmanı olarak onurlandıran ve her danışanın yetenekli ve bütün olduğuna inanan bir koçluk bakış açısına sahiptir.  Koçluk süreciyle, danışanlar öğrenmelerini yoğunlaştırır, performanslarını ve yaşam kalitelerini arttırarak hedeflerine gidecekleri yolda emin adımlar atar. Koç ise danışanların şu anda nerede olduklarını ve gelecekte olmak istedikleri yere gelmek için ne yapmak istediklerine odaklanır. ICF üyesi sertifikalı koçlar danışanla yaptığı görüşmede yargılama ve yönlendirme yapmaz. Deneyimli koçlar öncelikle konuyla değil kişiyle çalışır. Danışanın içsel dinamikleriyle birlikte danışanı dinleyip gözlemler. Danışana teknik sorular sorarak danışanın farkındalık yaşayabileceği ortamı hazırlar.
Koç, görüşmelerde kişinin ulaşmak istediği hedeflerde ve durumlarda danışana yol arkadaşlığı yapar. Danışana ayna tutarak gerçekten danışanın ne istediğini ve birçok konuya ilişkin potansiyelini keşfetmesini kolaylaştırır.
Koç, danışanın odaklanmasını, netleşmesini sağlar. Danışanın içinde bulunduğu durumu derinleştirmesi ve farkındalık yaşaması için kişiyi harekete geçirir.

10 Mart 2015 Salı

Merhaba sevgili dostlar,
Bugünden itibaren sizlerle birlikte olmak amacıyla bu blogda paylaşımlarım olacak.
Ne mi paylaşacağım? Öncelikle radyo programlarımdaki deneyimlerim, sonra ilginizi çekeceğini düşündüğüm her şey...
TRT Kent Radyo'da İzmir'de Eğitim Dinamikleri adlı programıma herkesi beklerim. Her çarşamba 13.20'de başlıyor. Eğitim içerikli her şey yer alıyor diyebilirim.
Evet, dostlar artık burrdayııımmm:))